INTRODUCTION
Bağlaçlar (conjunctions),aynı gramer yapıya sahip
(iki isini, iki sıfat, iki zarf gibi) sözcük ya da sözcük öbeklerini ve
cümleleri bağlayan sözcüklerdir. Bunlar so, and, once gibi tek bir sözcükten oluşabilir ya da in
order that, so that, as long as gibi bir sözcük öbeği de olabilirler.
Although she studied hard, she couldn't pass the exam.
Transitions ya da connectors diye
isimlendirilen however, therefore, nevertheless gibi sözcükler ise sadece iki cümleyi bağlayan, bir düşünceden
diğer bir düşünceye geçişi sağlayan cümle bağlaçlarıdır.
She studied hard; nevertheless, she couldn't pass the exam.
Bağlaçları üç grupta inceleyebiliriz:
1- Coordinating conjunctions
2- Correlative conjunctions
3- Subordinating conjunctions
1-
COORDINATING CONJUNCTIONS
Bu bağlaçlar şunlardır: and, or, but, nor, so, for,
yet
1-1 AND, OR, BUT ve YET, sözcükleri ya da cümleleri bağlamak
için kullanılır.
AND aynı doğrultuda anlama sahip sözcükleri
birleştirir (her ikisi de olumlu ya da her ikisi de olumsuz): beautiful and
clever, sunny and warm, crowded and noisy, etc.
BUT ve YET "fakat, ama" anlamına gelir ve zıtlık
vurgulayan, çelişen sözcükleri birleştirir: beautiful bul/yet stupid, cheap
but/yet good, warm but/yet windy, etc.
OR seçenek sunarken "ya da" anlamında
kullanılır: sooner or later, my parents or my sister, etc.
noun + and/but/or + noun
Cats and dogs don't get along well.
The dog but not the cat is known to be faithful.
A toy or a game makes a good present for children.
adjective/adverb + and/but/yet/or + adjective/adverb
He drove the car slowly and carefully.
He drove the car fast but/yet carefully.
He is sleepy or bored.
infinitive/gerund + and/but/or + infinitive/gerund
I'd like to watch TV or (to) listen to some music.
I've decided to quit school and (to) find a job.
I like walking but not running.
verb + and/but/yet/or + verb
She opened her purse, took out some change and paid for the
ticket.
She has a lot of qualifications and is very
talented.
I looked everywhere for my glasses but couldn't find them.
She knows a lot about the job but isn't very
keen to work.
She will stay in a dormitory or rent a house
with friends.
1-2 AND, BUT, YET (fakat), OR, NOR, SO bu yüzden) ve FOR (çünkü) iki bağımsız
cümleyi bağlayabilir.
İki tam cümleyi araya virgül koyarak arka arkaya
ifade etmek mümkün değildir. Ancak birinci cümleyi noktalayıp ikinci cümleye
geçebiliriz ya da arada bir bağlaç kullanırız. Bağlaçlar ikinci cümlenin başına
gelir ve genellikle kendilerinden önce virgül kullanılır.
And, but ve or büyük harfle cümle başlatabilir
ancak yine kendinden önceki cümleyle bağlantılıdır.
The children were playing. The parents were
chatting.
The children were playing and the parents
were chatting.
The children were playing, and the parents
were chatting.
The children were playing. And the parents
were chatting.
Yet, so ve for bağlaç olarak kullanıldıklarında
kendilerinden önce virgül gelir.
She didn't feel well, so she didn't go
to work.
Kendini iyi hissetmiyordu bu yüzden işe gitmedi.
She didn't go to work, for she didn't
feel well.
İşe gitmedi çünkü kendini iyi hissetmiyordu.
She didn't feel well, yet she still went to work.
Kendini iyi hissetmiyordu ama yine de işe gitti.
Nor bu şekilde bağlaç olarak kullanıldığında birinci
cümle olumsuz olur ya da refuse, deny gibi olumsuz anlama sahip bir fiil içerir. Nor'un bağlı
bulunduğu ikinci cümle ise devrik olur. Cümleyi devrik yapmak için yardımcı
fiil+özne+eylem dizimi kullanılır.
He doesn't like meat, nor does
he like fish.
Eti sevmediği gibi balığı da sevmez.
She herself didn't watch the film, nor
did she let us watch it.
Filmi kendisi izlemediği gibi bizim izlememize de izin
vermedi.
He refuses to take exercise, nor does
he try to eat less.
Egzersiz yapmayı reddettiği gibi az yemeye de
çalışmıyor.
2- CORRELATIVE CONJUNCTIONS
Bu gruptaki bağlaçlar ikili olarak kullanılır: both... and,
either...or, neither...nor, not only but also. Bu bağlaçlar iki özne,
nesne, sıfat, zarf ve fiili,
sözcük öbeğini (phrase) ya da cümleciği (clause) bağlayabilir.
İki ayrı cümleyi bağlaçlı tek bir cümleye dönüştürürken dikkat etmemiz
gereken noktalar şunlardır:
2-1 Önce
cümlelerin ortak ve farklı olan öğeleri belirlenir. Farklı olan öğelerden
birinin başına bağlacın birinci bölümü, diğerinin başına ikinci bölümü
getirilir.
Ali will come with us. Ayşe will come with us.
Yukarıdaki örnekte farklı olan öğeler öznelerdir. Bu durumda
kullanacağımız bağlaç bu iki sözcüğü birleştirecektir.
Both Ali and Ayşe will come with
us.
Not
only Ali but also Ayşe will come with
us.
She is beautiful. She is clever.
She is both beautiful and clever.
She is both beautiful and clever.
She isn't tall. She isn't short.
She is neither tall nor short.
2-2 Bağlaçla
elde ettiğimiz yapının cümle içindeki yeri bağladığı öğenin yeriyle aynıdır.
Yani iki özneyi bağladıysa cümlenin başında, iki nesneyi bağladıysa yüklemden
sonra yer alır.
Ali will help me or Ayşe will help me. (subject
+ subject)
Either Ali or Ayşe will help me.
I didn't buy a shirt. I didn't buy a skirt,
(object + object)
I bought neither a shirt nor
a skirt.
The film was too long. The film was boring. (adj. +
adj.)
The film was both too long and
boring.
She wants to learn whether the job is well-paid. She wants
to learn whether she will have any opportunity for promotion. (noun
clause + noun clause)
She wants to learn not only whether the job is
well-paid but also whether she will have any opportunity for promotion.
2-3 Both ... and iki özneyi bağlıyorsa
fiil daima çoğuldur. Diğer bağlaçlarla yükleme yakın olan özne yani ikinci özne
temel alınır. Eğer
ikinci özne tekilse tekil bir fiil, çoğulsa çoğul bir fiil kullanılır.
Both my parents and my sister are coming tomorrow.
Both Ali and Ayşe were absent from class
yesterday.
Not only my parents but also my sister is coming
tomorrow.
Not only my sister but also my parents
are coming tomorrow.
Not only Ali but also Ayşe was absent
from class yesterday.
Neither the manager nor my colleagues approve of the
plan.
Neither my colleagues nor the manager
approves of the plan.
Either the teacher or the students have made a
mistake.
Either the students or the teacher has
made a mistake.
2-4 Both ... and Türkçeye hem ... hem de biçiminde çevrilir ve olumlu cümlelerde kullanılır.
Both the driver and the passengers were
badly injured.
Hem sürücü hem de yolcular ağır
yaralandı.
Yesterday I both cleaned the house and went to the cinema.
Dün hem evi temizledim hem de
sinemaya gittim.
Not
only ... but also da olumlu cümlelerle
kullanılır. Both ... and den daha vurgulu bir ifadedir.
Not only the driver but also the
passengers were injured.
Sadece sürücü değil yolcular da yaralandı.
I not only cleaned the house but also went to
the cinema.
Sadece evi temizlemekle kalmadım, sinemaya da
gittim.
Neither
... nor Türkçeye
ne ... ne de biçiminde çevrilir. Kendisi olumsuz bir yapı olduğu
için olumlu fiille kullanılır ancak cümlenin anlamı olumsuzdur.
Ali doesn't like fish. Ayşe doesn't like
fish.
Neither Ali nor Ayşe likes fish. (Ne Ali ne de Ayşe
balığı sever.)
She didn't study. She didn't watch TV.
She neither studied nor watched
TV. (Ne ders çalıştı ne de televizyon izledi.)
Either ... or, ya ...ya da
anlamındadır. Genellikle olumlu cümlede kullanılır. Olumsuz cümlede
kullanıldığı
zaman neither ... nor ile aynı
anlamı verir.
Either my sister or my friend must have taken my
book.
Kitabımı ya kardeşim ya da
arkadaşım almış olmalı.
She has either fallen asleep or gone somewhere.
Ya uyuyakaldı ya da bir yere gitti.
She has been paralysed since that shocking incident.
She can't either speak or walk. (She can neither speak nor walk.)
Ne konuşabiliyor ne de yürüyebiliyor.
She can't either speak or walk. (She can neither speak nor walk.)
Ne konuşabiliyor ne de yürüyebiliyor.
2-5 Not only ... but also iki
cümleyi bağlıyorsa, not only'nin bağlı bulunduğu cümle devrik, ikinci
cümle düz olur.
The hotel was marvellous. The hotel was cheap.
The hotel was not only marvellous but also cheap.
Not only
was the hotel marvellous, but
it was also cheap.
Not only ... but also iki cümleyi bağlarken, ikinci cümlenin de
kendi öznesi ve yüklemi olmak zorundadır. Bu durumda also cümle içindeki normal yerinde kullanılır. Not only ... but also kalıbı also kaldırılarak da
kullanılabilir.
He shouted at the child. He also hit him.
He not only shouted at the child but also
hit him.
Not only did he shout at the child, but he (also) hit him.
Çocuğa sadece bağırmakla kalmadı onu dövdü de.
Pollution does harm to people today. It also
endangers the survival of human beings in the future.
Pollution not only does harm to
people today but also endangers the survival
of human beings in the future.
of human beings in the future.
Not only does pollution
do harm to people today, but
it (also) endangers the survival of human beings in the future-
Note: Not only ... but also iki
özneyi bağlarken de cümlenin başında yer alır. Ancak bu durumda cümle devrik
olmaz.
Not only humans but also other bring things are gravely affected by pollution.
3- SUBORDINATING CONJUNCTIONS
Bir yan cümleyi temel cümleye bağlayan when, before,
because, although gibi
sözcükler subordinating conjunctions diye isimlendirilir. Bağlacın
bulunduğu cümle (adverbial clause) temel cümleden önce ya da sonra gelebilir.
Adverbial clause temel cümlenin önünde yer alırsa iki cümle arasında virgül
kullanılır. Temel cümleden sonra geliyorsa genellikle virgül kullanılmaz.
Although
it was raining, she went out for a walk.
She went out for a walk although it was raining.
Because
she was tired, she went straight to bed.
She went straight to bed because she was tired.
After
she made a phone call, she left home.
She left home after she made a phone call.
If she
were a bit more reasonable, she wouldn't
be in this mess.
She wouldn't be in this mess if she were a bit
more reasonable.
Bu bağlaçları,
cümleler arasında kurdoğu
ilişki bakımından gruplandırarak şöyle sıralayabiliriz:
Time
|
after, before, by the time (that), until, till,
since, as long as, while, as, when, whenever, once, as soon as, immediately,
now (that)
|
Place
|
where, wherever, as far as
|
Manner
|
as, as if , as though, how
|
Cause
|
because, as, since, seeing that, seeing as,
for, as/so long as, inasmuch as
|
Purpose
|
so that/in order that, for the purpose that, for
fear that, lest
|
Concession and Contrast
|
although, though, even though, while, whereas,
much as, however + adj. /adv., no matter + question word
|
Condition
|
If, unless, only if, whether or not, even if,
providing (that) provided (that), in case, as/so long as, suppose (that),
supposing (that)
|
Result
|
so + adj. /adv. that, such (a/an) + adj. + noun + that
|
3-1 ADVERBIAL CLAUSES OF TIME
after
After I finish/have finished this report. I will go
out for lunch.
After I finished/had finished the report. I went out
for lunch.
before
Before I go out for lunch, I will finish this
report.
Before 1 went out for lunch, I finished/had finished
the report.
when
When I got home, they were eating dinner.
When I got home, they ate dinner.
When I got home, they had eaten dinner.
When I get home, they will be eating dinner.
When I get home, they will eat dinner.
When I get home, they will have eaten dinner.
When I finish/have finished this report, I will go
out for lunch.
When I finished/had finished the report, I went out
for lunch.
When I see him tomorrow, I will give him your
message.
When I saw him yesterday, I gave him your message.
while,
as
While/As I was walking up the street. I rail into an
old friend.
While/As I was taking the cake out of the oven. I
burnt myself.
While/As I cooked dinner, my son sat in the kitchen
and watched me.
My friend looked after my plants while I was on
holiday.
My friend will look after my plants while I am on
holiday.
They were playing cards while I was working hard on
my thesis.
by the
time
By the time he comes back, we will have finished the
work.
By the time he comes back, it will be too late.
By the time he came back, we had finished the work.
By the time lie came back, it was too late.
until,
till
She will wait for me until/till I finish/have
finished my work.
She waited for me until/till I finished/had finished
my work.
I had never heard of that author until/till you told
me about her.
since
I am very happy to see him.
We haven't seen each other since we left school.
I was very happy to see him, because we hadn't seen
each other since we left school.
as soon as, once,
the moment, immediately
As soon as/Once/The moment/Immediately I saw him, I
understood that something was wrong.
As soon as I finished/had finished my work, I went
out.
As soon as I finish/have finished my work, I will go
out.
as long as, so
long as
I won't forgive him as/so long as I live.
I never bought anything from that shop as/so long as
I lived there.
whenever, every
time
I greet him whenever/every time I see him.
I greeted (used to greet) him whenever/every time I
saw him.
the first time,
the second time, the next time, the last time, etc.
The first time I went to Ankara . I stayed at a three-star hotel.
The next time I go there. I won't stay at the same
hotel.
The last time 1 went there. I visited many friends.
The last time I saw him, he was working for a
computing firm.
now (that)
Now that we have finished our work, we can go out
for a walk.
Now that school is over, he can start to look for a
job.
no sooner ...
than, hardly/scarcely ... when
I had no sooner received his letter than he himself
arrived.
I had scarcely/hardly received his letter when he
himself arrived
NOTES:
a)
Zaman bağlaçları, eylemler
araşınca zaman açısından ilişki kurduğu için iki cümle arasında tense
uyuşması olmak zorundadır. (Yukarıda verilen örnekleri dikkatle inceleyiniz.)
b)
Zaman bağlacının
bulunduğu cümlede (adverbial clause) Future tense (be going to, will)
kullanılmaz. Eylem gelecekte yapıLscakbile olsa Simple Present tense
(do/does) ya da eylemin gelecekte tamamlanmış olacağını vurgulamak için Present
Perfect tense (have/has done) kullanılır.
Bir zaman bağlacı olarak when için de
bu kural geçerlidir. Ancak when bir noun clause ya da relative clause
ile kullanıldığında, bağlı bulunduğu cümlenin tense'i Future tense olabilir. Ya
da temel cümle ile tense uyuşması olmayabilir.
When he
came, I was studying. (adverbial clause of time)
When he
comes, we will study together.
I don't know when he will come,
(noun clause)
I don't know when he came.
Do you remember the day when the
meeting will be held?
Do you remember the day when the
meeting was held? (relative clause)
c)
Now (that) past tense'lerle kullanılmaz. Now (that) in
bağlı bulunduğu cümlede Simple Present ya da Present Perfect
tense kullanılır.
Now
that you are eighteen, you can get a driver's
license.
Now
that we have finished our work, we can drink
coffee.
d)
After, before, when, as soon as ve as ile just kullanarak eylemler
arasındaki ilişkiye tezlik kazandırabiliriz.
Just as we sat down to eat, the phone rang.
Tam yemeğe oturduk ki telefon çaldı.
Just after you left the office, a client of yours
came.
Sen bürodan çıktıktan hemen sonra bir
müşterin geldi.
Just before he came, we had eaten our dinner.
O gelmeden hemen önce biz yemeğimizi
yemiştik.
Just when I got to the office, they were signing
the contract.
Tam ben büroya gittiğimde kontratı
imzalıyorlardı.
e)
Hardly/scarcely ... when
ile no sooner ...
than kalıplan genellikle devrik cümle yapısıyla kullanılırlar. Bu kalıplar
iki eyfem arasında geçen sûrenin çok kısa olduğunu vurgular ve as soon
as ile aynı anlamı ifede ederler.
She had hardly gone to bed when the
phone rang.
Hardly had she gone to bed when the phone
rang.
She had no sooner gone to bed than
the phone rang.
No sooner had she gone to bed than
the phone rang.
Henüz yatmıştı ki telefon çaldı.
f)
After ile afterwards arasındaki ayrıma dikkat ediniz. After
bağlaç olarak kendinden sonra cümle: preposition olarak da isim alır: after
the class, after the meeting, etc.
Afterwards bir zarftır ve "later, after that" anlamını verir.
After she came, we went out.
We went out after she came. (O geldikten sonra dışan çıktık.)
She came. Afterwards, we went out.
She came. We went out afterwards. (O geldi. Ondan sonra dışan çıktık.)
3-2 ADVERBIAL
CLAUSES SHOWING CAUSE AND EFFECT RELATIONSHIPS
Neden-sonuç ilişkisi bildiren bağlaçlar şunlardır: because, as, since, seeing that, as/so long as, inasmuch as. Bu bağlaçlar nedeni ifade eden cümlenin başında
kullanılırlar. Temel cümle ise sonucu belirtir. Adverbial clause temel cümleden
önce ya da sonra gelebilir.
Cause: I was ill. Effect:
I didn't go to work.
Because
I was ill, I didn't go to work.
I didn't go to work because I was ill.
Since she wants to lose weight quickly, she is on a
strict diet.
Çabuk kilo vermek istediği için sıkı bir
perhiz yapıyor.
As/so
long as it is raining heavily, I
think we can't go out for a walk.
As it was very cold in the garden, we decided to eat
inside the restaurant.
Seeing that the traffic was rather heavy, we
decided to take the back roads to work.
Seeing as you've got lots of money, you can pay for
the drinks.
NOTES:
a)
Neden-sonuç
ilişkisi bildiren cümlelerde temel cümle ile yan cümle arasında tense uyuşması
zorunlu değildir. Ancak yine de eylemlerin zaman bakımından ilişkisine dikkat etmek gerekir. Örneğin, "Because the grocery bag was heavy" ifadesini "I can't carry it."biçiminde tamamlayamayız. Çünkü çantanın ağır olması geçmiş zamana aitse onu taşıyamama eylemi de geçmiş zamanla ifade edilmelidir. Bu nedenle bu cümle şu biçimde tamamlanabilir:
zorunlu değildir. Ancak yine de eylemlerin zaman bakımından ilişkisine dikkat etmek gerekir. Örneğin, "Because the grocery bag was heavy" ifadesini "I can't carry it."biçiminde tamamlayamayız. Çünkü çantanın ağır olması geçmiş zamana aitse onu taşıyamama eylemi de geçmiş zamanla ifade edilmelidir. Bu nedenle bu cümle şu biçimde tamamlanabilir:
Because the grocery bag was heavy, I
couldn't carry it.
Şimdi şu örnekleri inceleyelim:
Because he drank too much last night, he feels
terrible now.
Because he drank too much last night, I drove
the car back from the party.
Yukarıdaki cümlelerden birincisinde 'drink' eylemi geçmişte gerçekleşmiştir. 'Feel' eylemi ise konuşmanın geçtiği anı
ifade etmektedir. Bu yüzcen 'drink'
past tense ile 'feel' present tense ile ifade edilmiştir.
İkinci cümlede ise 'drink' eylemi ile onun sonucu olan 'drive' aynı zamana ait eylemlerdir. Bu yüzden her ikisi de past tense ile
ifade edilmiştir.
b)
Neden-sonuç
ilişkisi, bağlaçların yanı sıra başka yapılarla da ifade edilebilir: because
of, on account of, thanks to, owing to, due to. Bu yapılar kendilerinden
sonra isim, zamir ya da isim-fiil (gerund) alırlar.
Because
Since
As
As/so long as + a clause, main
clause.
In as much as
Seeing that,
Seeing as
Because of
On account of
Thanks to + noun/pronoun/gerund, main clause.
Owing to
Due to
Cause: She was ill. Effect: She couldn't go to school.
Because she was ill, she couldn't go
to school.
Hasta olduğu için okula gidemedi.
Because of her illness, she couldn't
go to school.
Hastalığı yüzünden okula gidemedi.
I was late for work yesterday because the
traffic was heavy.
I was late for work yesterday because of the
heavy traffic.
As
prices rise dramatically, it's difficult
to make ends meet.
Owing to dramatically rising prices, it's difficult to make ends meet.
Since
employment is limited in rural areas, many people are moving to big cities.
Due to the limited employment in rural
areas, many people are moving to big cities.
Bazen isim kalabalık bir sözcük öbeğinden
oluşabilir. Bu durumda isim ile cümle arasındaki ayrımı yaparken dikkatli
olunuz. İngiİizce’de Subject + verb diziminin bir cümle oluşturduğunu
anımsayınız.
Because she bought me a very
expensive present for my birthday, I now
feel obliged to buy her an expensive one too. (Subject + verb, a clause)
Because
of the very expensive present she bought me for my birthday, I now feel obliged to buy her an expensive one
too. (noun + relative clause = "doğum günümde bana aldığı çok pahalı
hediye" yine isimdir.)
Because
there has been construction work on the highway going on for some time now, we have been taking another road to work.
On
account of the construction work on the highway going on for some time now, we have been taking another road to work.
c)
Because of, on account of, due to ve owing to yapılarından sonra the fact
that kullanırsak devamında isim değil cümle gelir.
Due to her negligence of the children, they
became disobedient.
Due to the fact that she neglected the children, they became
disobedient,
Owing to her not studying regularly, she failed
the exam.
Owing to the fact that she didn't study regularly, she failed the exam.
d)
Therefore, consequently ve as a result neden-sonuç ilişkisi bildiren
transition'lardır. Transition, bir düşünceden başka bir düşünceye geçişi
sağlayan sözcük ya da sözcük grubudur. Transition ikinci cümlenin yani sonuç
cümlesinin başına gelir ve iki cümle yer değiştiremez.
Cause: It's raining
heavily. Effect: We can't go out.
Because it's raining
heavily, we can't go out.
We can't go out because it's
raining heavily.
It's raining heavily. Therefore,
we can't go out.
Consequently, we can't go out.
As a result, we can't go out.
It's raining heavily, so we can't go out.
She didn't feel well. Therefore, she
left the office early.
She didn't feel well. She, therefore,
left the office early.
She didn't feel well. She left the office
early, therefore.
(Note: Birinci cümleden sonra nokta yerine
noktalı virgül koyup ikinci cümleye geçebiliriz. Bu durumda cümleye küçük
harfle başlanır.)
Bir transition cümle içinde üç yerde bulunabilir:
cümlenin başında, özneden sonra (yardımcı fiil varsa, yardımcı fiille yüklem
arasında) ve cümlenin sonunda. Genellikle transition virgülle cümlenin
devamından ayrılır.
Yukarıda tablodaki cümleler aynı anlamı ifade
etmektedirler. Ancak kullanım farkları vardır.
Because,
as, since gibi bağlaçlar bir yan
cümleyi temel cümleye bağlayan sözcüklerdir. Yan cümle temel cümleden önce ya
da sonra gelebilir.
Therefore, consequently ve as a result
"bu yüzden, bu nedenle" anlamını veren geçiş sözcükleridir
ve ikinci cümlede kullanılırlar. So, iki bağımsız cümleyi birleştiren
bir bağlaçtır ve o da therefore vb. gibi sonuç cümlesinde kullanılır. Ancak so cümle içinde transition'lar
gibi yer değiştiremez ve genellikle kendinden önce bir virgül alır.
e)
As a result of ve as a consequence of, "because of" anlamındadır
ve kendilerinden sonra noun/pronoun alarak nedeni ifade eden
cümlede kullanılırlar.
He came late. Consequently, we missed
the bus.
We missed the bus as a consequence of
his coming late.
(Onun geç gelmesi yüzünden otobüsü kaçırdık.)
She was busy. As a result, she couldn't
help me.
As a result of her being busy,
she couldn't help me.
f)
So ... that ve such ... that bağlaçları da neden-sonuç ilişkisi ifade eder *.
Cause: It was too windy. Effect:
We couldn't go sailing.
It was so windy that we couldn't go
sailing.
Cause: It was a wonderful film. Effect: I watched it again.
It was such a wonderful film that I
watched it again.
g)
For "because" ile aynı
anlamı verir ancak kullanımı daha kısıtlıdır.
For, neden belirten cümlenin başında kullanılır ancak
bağlı bulunduğu cümle ikinci bölümde yer alır.
He finished his meal quickly, for he hadn't eaten anything since
the morning.
(For'un bağlı bulunduğu cûmie başa gelemez.)
(For'un bağlı bulunduğu cûmie başa gelemez.)
He finished his meal quickly because he hadn't eaten anything
since the morning.
Because he hadn't eaten anything since the morning, he
finished his meal quickly.
For, "not, but" gibi başka bir bağlaçla kullanılmaz ancak because bu şekilde
kullanılabilir.
I got annoyed, not because he came late but because he
didn't inform me that he was going to be late.
Geç kaldığı için değil, geç kalacağım bana
bildirmediği için kızdım.
Because, bir soruya yanıt olarak kullanılabilir ancak for,
as ve since bu biçimde kullanılmaz.
- Why were you late for work?
- Because I missed the bus.
h)
İki cümle
arasında neden-sonuç ilişkisi, incelediğimiz bu bağlaç ve kalıpların
dışında başka sözcük ya da yapılarla da ifade edilebilir. Şimdi aşağıdaki
cümleleri dikkatle inceleyiniz.
Cause Effect
Man hunts whales in large numbers; therefore, they face extinction.
as a result,
as a result of this,
consequently,
as a consequence of this,
because of this,thus
Cause Effect
Man hunts whales in large numbers. So they
face extinction.
Man hunts whales in such large numbers that they face extinction.
Man hunts so many whales that they face extinction.
Because Man hunts whales in large numbers, they
face extinction.
As
Since
Due to the fact that
Owing to the fact that
Because of man's hunting whales in large numbers, they face extinction.
On account of
Due to
Owing to
Thanks to
As a result of
As a consequence
of
Man's hunting whales in large numbers causes the
danger of their
leads to becoming extinct.
results in
is
the reason for
is
responsible for
Effect Cause
Whales' facing extinction is
a result of man's
hunting them in
is due to large numbers.
is a consequence of
results
from
Whales face extinction, for man hunts them in large
numbers.
3-3 EXPRESSING PURPOSE
Amaç bildiren yapılar şunlardır: so
that, in order that, for the purpose
that, for fear that, lest.
a)
So that ve in order that aynı anlama sahiptir ve kullanım kuralları da
aynıdır. Ancak in order that daha az kullanılan bir bağlaçtır. So
that ve in order that' in bağlı bulunduğu cümle, temel cümledeki
eylemin yapılış amacını ifade eder.
She is learning computing. She wants to find a
better job.
She is learning computing because she wants
to find a better job.
She is learning computing so that/in order that
she can find a better job.
I got up early because I didn't want to be
late for my interview.
I got up early so that/in order that I wouldn't
be late for my interview.
So that/in order that temel cümle ile
yan cümle arasında tense uyuşması
gerektirir. Bağlı bulundukları cümle genellikle ikinci bölümde yer alır ancak
cümlenin başında da bulunabilir. Temel cümle ile yan cümlede kullanabileceğimiz
tense ve modal' lar şunlardır:
Present /Future
Main clause Subordinate Clause am/is/are doing +
so that + do/does
do/does am/is/are
be going to can
will do will
have/has done will
be able to may
Past
did + so that + would
had done could
would
be able to
might
She is studying very bard
this year so that she can pass the university exam.
I want to finish all the work
today so that I will be free tomorrow.
They have bought a bigger house so that
the children can each get their own room.
I closed the door so that
the noise in the next room wouldn't bother me so much.
She went to İzmir so that
she could see her friends.
So that/in order
that
Türkçeye üç şekilde çevrilebilir:
I withdrew some money from the bank so
that I would have plenty on me while shopping.
1-
Alışveriş yaparken yanımda fazla para olsun diye bankadan biraz para çektim.
2-
Alışveriş yaparken yanımda fazla para olması için bankadan biraz para çektim.
3-
Bankadan biraz para çektim ki böylece alışveriş yaparken yanımda fazla para olacaktı.
a)
For the purpose that, so that ile aynı
anlamı verir.
She is now attending a conversation club for the purpose that/so that she can practise speaking English.
Lest "for fear that, in case" anlamındadır ve genellikle should ile
kullanılır. Temel cümlenin Tense' ine uygun olarak Simple Present vc Simple
Past tense de kullanılabilir. Lest Türkçeye olumsuz olarak çevrilir.
We all spoke in quiet voices lest we should
wake the baby.
Bebeği uyandırmayalım diye hepimiz alçak sesle
konuştuk.
We all spoke in quiet voices for fear that we
might wake the baby.
Bebeği uyandırırız korkusuyla hepimiz alçak sesle
konuştuk.
b)
For the purpose of ve for fear of kendinden sonra gerund alır.
She went to her husband's office for the
purpose of seeing him.
We all spoke in quiet voices for fear of
waking the baby.
c)
Amaç bildirmek
için to/in order to/so as to +
infinitive de kullanabiliriz.
She lay on the sofa because she wanted to rest for a
while.
She lay on the sofa so that she could rest for a
while.
She lay on the sofa to rest for a while.
in
order to rest for a while.
so as to rest for a while.
Olumsuz cümlede in order not to, so as not to kullanılır.
We kept the news secret because we didn't want to
upset her.
We kept the news secret so that we wouldn't upset
her.
We kept the news secret in order not to upset
her.
so as
not to upset her.
To, in
order to ve so as to cümlenin
başında da kullanılabilir.
To be successful, you should work harder.
In
order to be successful, you should work
harder.
So as
to be successful, you should work
harder.
d)
So that ile in case * arasındaki ayrıma dikkat ediniz. In case'
in, bir eylemin
gerçekleşmesi olasılığına karşı önceden hazırlanmayı
ifade ettiğini daha önce görmüştük. So that ise bir eylemin
gerçekleşmesi için yapılan hazırlığı ifade eder. Şu iki örneği karşılaştıralım:
I will take my umbrella with me in case it
rains/should rain.
I will take my umbrella with me so that I
don't get wet in the rain.
Birinci cümleyi Türkçeye 'Yağmur yağarsa diye şemsiyemi yanıma alacağım.' biçiminde çevirebiliriz. Yani
yağmurun yağması olasılığına karşı hazırlıklı olmak istiyoruz. İkinci cümleyi
ise 'Yağmurda, ıslanmayayım diye (ıslanmamak için) şemsiyemi yanıma alacağını.'
biçiminde çevirebiliriz. Buradan çıkaracağımız anlam 'Yağmur yağıyor ve ben ıslanmak istemiyorum. Bu yüzden şemsiyemi yanıma alacağım.'
olabilir.
Ancak so that' li cümleyi biraz değiştirerek yazarsak, in case'
li cümlenin anlamını elde edebiliriz.
I will take my umbrella with me so that I
don't get wet if it rains.
Yağmur yağarsa ıslanmayayım diye (ıslanmamak için)
şemsiyemi yanıma alacağım.
I want to do some shopping in case my parents
come at the weekend.
Hafta sonunda annemler gelirse diye biraz
alışveriş yapmak istiyorum.
I want to do some shopping so that I will
have plenty of food at home if my parents come at the weekend.
Hafta sonunda annemler gelirse evde bolca
yiyecek olsun diye biraz alışveriş yapmak istiyorum.
a)
Amaç bildiren so
that ile sonuç bildiren so bazen karışıklık yaratabiliyor. Çünkü
sonuç bildiren so, çok yaygın olmamakla birlikte, so that
biçiminde kullanılabiliyor. Bunların ayrımını yaparken şu noktalara dikkat
etmeliyiz:
1.
Sonuç bildiren so
that ikinci cümlenin başında kullanılır ve genellikle kendinden önce bir
virgül gelir.
She studied very little, so that she got a rather low grade.
Çok az çalıştı. Bu yüzden çok düşük bir not aldı.
Amaç bildiren so that cümlenin başında da yer
alabilir.
She studied very hard so that she could pass
the exam.
So that she could pass the exam, she studied very hard.
Sınavı geçebilmek için çok çalıştı.
2.
Amaç bildiren so
that' den sonra Simple Past tense kullanılmaz. Sonuç bildiren so
that' den sonra ise Simple Past tense yaygın olarak kullanılır.
They bought a large house, so that the
children had their own rooms. (result)
Büyük bir ev aldılar. Böylece çocukların kendi
odaları oldu.
They bought a large house so that the children would have
their own rooms. (purpose)
Çocukların kendi odaları olsun diye büyük bir ev
aldılar.
3.
Could, couldn't, would be able to,
wouldn't be able to amaç bildiren so
that ile çok sık kullanılır. Ancak bu bağlaçla was/were able to
kullanılmaz. Was/were able to, sonuç bildiren so (that) ile
kullanılabilir.
She studied hard, so that she was able to pass the exam.
Çok çalıştı. Böylece sınavı geçebildi, (result)
She studied hard so that she could
pass the exam.
Sınavı geçebilmek için çok çalıştı, (purpose)
Ancak couldn't her iki yapıyla da
kullanıldığı için karışıklığa neden olabiliyor. Bu durumda so that' in
amaç mı yoksa sonuç mu bildirdiğini parçanın bütününden ya da konuşmanın
akışından anlayabiliriz.
They locked the door so that he couldn't
go out.
Bu
cümleden şu iki anlamı çıkarabiliriz:
Tney locked the door, so that he wasn't
able to go out.
Kapıyı kilitlediler. Bu yüzden dışan çıkamadı.
(result)
They locked the door so that he wouldn't be
able to go out.
O dışarı çıkamasın diye kapıyı kilitlediler.
(purpose)
3-4 CONCESSION AND CONTRAST
Karşıtlık bildiren bağlaçlar şunlardır: although,
though, even though, while, whereas, much as, however + adj./adv., no matter +
question ward, as.
Bu bağlaçlar, belirtilen bir durumdan beklenmeyen bir sonucun çıktığını
ifade etmemizi sağlar.
Although I was ill, I went to work.
She took a walk even though it was raining
heavily.
Anımsayacağınız gibi, neden-sonuç ilişkisi bildiren because, as, since
gibi bağlaçların beklenilen bir sonuç ifade ettiğini görmüştük. Karşıtlık
bildiren bağlaçlar ise beklenmeyen bir sonuç ifade ederler. Şu iki örneği
inceleyelim:
Because she studied hard, she passed the exam. (expected
result)
Although she studied hard, she didn't pass the exam.
(unexpected result)
Karşıtlık bildiren bağlaçlar, neden-sonuç ihşkisi bildiren bağlaçlarda da
olduğu gibi, tense uyuşması gerektirmez. Ancak yine de iki eylemin
zaman yönünden ilişkisine dikkat etmek gerekir.
Although it was cold yesterday, I took
my regular walk. (Eylemlerin her ikisi
de dün gerçekleşti.)
Although it was cold yesterday, It is quite warm today.
Although it has been quite mild for some
time, snow is expected in the coming days.
Although she has been learning English
for over four years, she still can't speak it properly.
Although she had been learning English for
over four years, she still couldn't speak it properly.
a)
Although, though, even
though
Bu bağlaçların üçü de aynı anlamı verir. Even though biraz daha
vurgulu bir anlatımdır. Bağlacın bağlı bulunduğu cümle temel cümleden önce ya
da sonra gelebilir.
Although she is quite good at music, she doesn't want to be
a musician.
Though
Even though
She doesn't want to be a musician although she is quite good at music.
though
even
though
Müzikte çok iyi olduğu halde/olmasına rağmen,
müzisyen olmak istemiyor.
Though iki bağımsız cümleyi birleştirmek için de
kullanılabilir. Bu kullanımıyla though, "but, yet" anlamını
verir ve genellikle ikinci cümlelin sonunda kullanılır ama ikinci cümlenin
başında da yer alabilir.
I didn't like the film, though I liked its background music.
I didn't like the film; I liked tıs background
music, though.
I didn't like the film, but/yet I liked its background music.
Filmi beğenmedim ama fon müziğini beğendim.
b)
In spite of ve despite, 'although" anlamını veren
preposition'lardır. In spite of ve despite' dan sonra bir cümle
değil, isim, zamir ya da isim-fiil gelir.
Although/Though/Even
though + a clause, main clause.
Although
it was rainy, they went on a picnic.
In
spite of/Despite + noun/pronoun/gerund, main clause.
In
spite of the rain, they went on a
picnic.
Though
she was inexperienced, she got the
job.
Despite
her inexperience/her being inexperienced, she got the job.
Even
though the food we were offered at the party looked wonderful, it tasted awful.
In
spite of the wonderful look of the food we were offered at the party, it tasted awful.
Sue rejected the job with the accounting firm even though she was
offered a big salary.
Kendisine yüksek bir maaş önerildiği halde Sue
muhasebe şirketindeki işi reddetti.
Sue rejected the job with the accounting firm despite the big salary
she was
offered.
offered.
Kendisine önerilen yüksek maaşa rağmen Sue muhasebe
şirketindeki işi reddetti.
c)
Despite ve in spite of dan sonra "the fact that"
kullanırsak, devamında bir clause gelir.
Despite
her old age, she still takes long walks every
day.
Despite
the fact that she is old, she still takes
long walks every day.
In
spite of practising every day, she
is still bad at driving.
In spite of the fact
that she practises every day, she is still bad at driving.
d)
As, much as
Much as "although" anlamını verir ve kendinden sonra bir clause gelir.
Much as I like sports, I dislike football.
Although I like sports, I dislike football.
Sporu sevmeme rağmen futbolu sevmem.
Sporu sevmeme rağmen futbolu sevmem.
Much as he tried, be couldn't persuade his
father.
Although he tried hard, he couldn't persuade his
father.
Çok uğraştığı halde babasını ikna edemedi.
As,
karşıtlık bildiren bir bağlaç olarak, bir sıfat ya da zarftan sonra
kullanılır ve kendisini bir
cümle izler. Aynı yapıda though da kullanılır.
Adj. / Adv. + as / though + subject + verb
Hard as I try, my cooking is not so good as
yours.
Hard
though I try, my cooking is not so good
as yours.
Though/Although I try hard, ray cooking is not so
good as yours.
Çok uğraştığım halde benim yemeklerim seninkiler
kadar iyi olmuyor.
Patient though/as he is, he
couldn't bear the noise the children were making in the street.
Although he is patient, he couldn't bear the noise
the children were making in the street.
Sabırlı olduğu halde sokakta çocukların yaptığı
gürültüye katlanamadı.
Quickly though/as they worked, they failed to finish
the work in time.
Although they worked quickly, they failed to finish
the work in time.
Hızlı çalıştıkları halde işi vaktinde bitiremediler.
e)
However + adj./adv., no matter + question word
However ve no matter karşıtlık bildiren bağlaç olarak aynı anlamı
taşırlar. Her ikisi de "although"un ifade ettiği anlamı verir ancak
daha vurguludurlar.
However + adj. /adv. +
subject + verb, main clause
No matter + QW + subject + verb, main clause
However ve no matter'ın bağlı bulunduğu cümle, temel cümleden önce ya da
sonra yer alabilir. No matter'dan sonra daima bir soru sözcüğü
kullanılır.
However late it is, you can call me for help.
No
matter how late it is, you can call
me for help.
Ne
kadar geç olursa olsun, yardım için
beni arayabilirsin.
However hard I tried, I couldn't succeed.
No matter
how hard I tried, I couldn't succeed.
Ne kadar uğraştıysam da başaramadım.
You must know how to stand alone however many friends you have.
You must know how to stand alone no matter how
many friends you have.
Ne kadar çok arkadaşın olursa olsun kendi başına
ayakta durmayı bilmelisin.
No matter + question word
yapısının verdiği anlamı wherever, whatever,
whoever gibi sözcüklerle de verebiliriz.
No matter
what you do, don't join a street
gang.
Whatever
you do, don't join a street gang.
Ne yaparsan yap ama bir gençlik çetesine karışma.
No matter where you go, keep some money
in reserve.
Wherever you go, keep some money in reserve.
Nereye
gidersen git, kenarda biraz para bulundur.
No matter who has taken my book, I want it back
at once.
Whoever
has taken my book, I want it back
at once.
Kitabımı kim aldıysa hemen geri vermesini istiyorum.
f)
However,
nevertheless, nonetheless
Bu sözcükler karşıtlık bildiren geçiş sözcükleridir (transitions). İkinci
cümlede yani sonucu ifade eden
cümlede kullanılırlar ve cümleler yer değiştiremez.
Although it was cold, she went out for a walk.
It was cold.
However, she went out for a walk.
Nevertheless,
Nonetheless,
Hava soğuktu. Buna rağmen/Yine de yürüyüşe çıktı.
She studied hard;
however, she couldn't pass the exam.
nevertheless,
nonetheless,
nonetheless,
Çok çalıştı ama yine de sınavı geçemedi.
g)
But...anyway, but...still, yet...still, still
Bu bağlaçlar iki tam cümleyi birleştirir. İkinci
cümlenin başında kullanılırlar ve kendilerinden önce bir virgül gelir ya da
birinci cümleyi noktalayıp, büyük harfle ikinci cümleyi başlatabilirler. Bu
bağlaçların hepsi "ama yine de" anlamını verir.
It was cold, but she went out for a walk anyway.
It was cold, but she still went out
for a walk.
It was cold, yet she still went out
for a walk.
It was cold. Still, she went out for a walk.
Hava soğuktu ama yine de
yürüyüşe çıktı.
g)
Showing Direct Opposition
Tam bir karşıtlık ifade eden yapılar şunlardır: while,
whereas, but, however, on the other
hand, in contrast, on the contrary. Bu yapılar, iki nesneyi karşılaştırırken, birinin diğerinin
tam tersi olduğunu ifade etmemizi sağlar.
hand, in contrast, on the contrary. Bu yapılar, iki nesneyi karşılaştırırken, birinin diğerinin
tam tersi olduğunu ifade etmemizi sağlar.
Ayşe is hardworking.
Her brother is lazy.
Ayşe is hardworking, but her brother is
lazy.
Ayşe is hardworking, while her brother is lazy.
Whereas Ayşe is hardworking, her brother is lazy.
Ayşe is hardworking; however, her brother is lazy.
Ayşe is hardworking. Her brother, on the other hand, is lazy.
Whereas ve while bağlaçtır ve bağlı bulundukları
cümle birinci ya da ikinci sırada yer alabilir.
Whereas/while some countries are rich, others are poor.
Some countries are rich, whereas/while others are poor.
Bazı ülkeler zenginken, bazıları fakirdir.
But iki bağımsız cümleyi birleştiren bir bağlaçtır.
İkinci cümlenin başında yer alır.
Some countries are rich, but others are poor.
However ve on the other hand, "oysa, ise"
anlamlarını veren geçiş sözcükleridir. On the other hand genellikle
ikinci cümlenin öznesinden sonra kullanılır.
Some countries are rich. However, others are poor.
Bazı ülkeler zengindir. Fakat/Oysa bazıları fakirdir.
Bazı ülkeler zengindir. Fakat/Oysa bazıları fakirdir.
Some countries are rich. Others, on the other hand, are poor.
Bazı ülkeler zengindir. Bazıları ise
fakirdir.
NOTE: "On the one hand ... On the other hand" bir olayın
çelişen iki yönünü ifade ederken kullanılır.
She has a dilemma and she doesn't know what to do.
On the one hand, she
very much wants to go abroad for her university education.
On the other hand, she
knows that her family will have difficulty affording it.
Çok müşkül bir durumda ve ne yapacağını bilemiyor.
Bir yandan, yurt dışında okumayı çok istiyor. Öte yandan,
ailesinin bunu karşılamak için zorlanacağını biliyor.
In contrast, iki nesneyi karşılaştırırken kullanılır ve tam bir
karşıtlık ifade eder.
In
contrast to/with, prepositional
phrase'dir. Kendinden sonra isim gelir.
In
contrast to his sister, Jack is a very
tidy boy.
Kızkardeşinin aksine Jack çok düzenli bir
çocuktur.
On the
contrary de bu grupta yer alır ancak kullanımı çok kısıtlıdır. On the contrary,
söylenen bir ifadenin doğru olmadığını, tam tersi
bir durumun söz konusu olduğunu ifade eder. Özellikle on the other hand ile
on the contrary birbirine karıştırılır. Aradaki ayrımı şu örneklerle
inceleyelim:
You say she is very beautiful. I, on the contrary,
find her rather ugly.
Onun çok güzel olduğunu söylüyorsun. Aksine
ben onu çok çirkin buluyorum.
I don't find her particularly beautiful. On the
other hand she is not ugly either. Onu çok güzel bulmuyorum ama
çirkin de değil.
Sue: It's very cold today.
Jack: No, it isn't very cold today. On the
contrary, it's quite warm today.
Bugün hava çok soğuk değil. Aksine oldukça
ılık.
Sue: It's very cold today.
Jack: It's not very cold today. On the other hand,
it is not warm either.
Bugün hava çok soğuk değil ama ılık da değil.
4- REDUCTION of ADVERBIAL CLAUSES to
MODIFYING PHRASES
Bir zarf tümceciğini sözcük öbeği biçiminde
kısaltabiliriz. Kısaltma yapabilmenin temel koşulu, yan cümle ile temel
cümledeki öznenin aynı olmasıdır. Özneler farklı ise kısaltma yapamayız. Kısaltma yapabileceğimiz bağlaçlar ve
kısaltma biçimleri şöyledir:
a)
After, before, while
Active: While I
was reading a book last night, I fell asleep.
While
reading a book last night, I fell
asleep.
Reading a book last night, I fell asleep.
Passive: While it
was being carried, the table got broken.
While being carried, the table got broken.
Active: After we ate/had eaten
dinner, we went out for a walk.
After eating/ After having eaten
dinner, we went out for a walk.
Having eaten dinner, we went out for a walk.
Passive: After he was/had
been promoted, he
became more interested in his job.
After being/having been promoted,
he became more interested in his job.
Having been promoted, he became more
interested in his job.
Active: Before she came to this
city, she lived in the country.
Before coming to this city, she lived in the
country.
Passive: Before she
was elected Prime Minister, she worked as a university teacher.
Before being elected Prime Minister, she
worked as a university teacher.
(Note:
Kısaltma yaparken "before" atılamaz.)
b)
When
When, arka arkaya yapılmış eylemleri ifade eden iki cümleyi
bağlıyorsa; active cümlede when + clause yerine on/upon + doing
kullanılır.
When she finished her report, she left the
office.
On/upon
finishing her report, she left the
office.
Passive cümlede ya da "be" fiilinin
asıl fiil olduğu cümlede, özne ve "be" fiili atılır: when + past
participle/a noun kullanılır.
When he was a young man, he was very
ambitious.
When a young man, he was very
ambitious.
When they are used too often, sedative
drugs may cause addiction.
When used too often, sedative drugs
may cause addiction.
When, bazı
cümlelerde "while" anlamında kullanılır. Yani temel cümle ile
yan cümledeki eylemler aynı zamanlıdır. Bu durumda kısaltma, when +
doing biçiminde yapıbr.
When you are travelling abroad, make
sure you have traveller's cheques with you.
When travelling abroad, make sure you have
traveller's cheques with you.
c)
Until, since
Until, genellikle passive cümlelerde kısaltılabilir.
Prepositions must be studied until they are
learnt by heart.
Prepositions must be studied until learnt
by heart.
Since, "...den beri" anlamındaysa since +
doing biçiminde kısaltılır.
Since I came to this city. I hare
lived in the same house.
Since coming to this city. I have lived in the
same house.
d)
Neden - sonuç ilişkisi bildiren clause'larda as, since,
because gibi bağlaçlar atılarak doing/having done kullanılır.
Because she is married now, she has more
responsibilities.
Being married now, she has more responsibilities.
Since she was tired, she went to bed early.
Being tired, she went to bed early.
kullanılır.
Because I sprained my ankle yesterday, I now
have difficulty walking.
Having sprained my ankle yesterday, I now have
difficulty walking.
Because I had sprained my ankle, I
could hardly walk.
Having sprained my ankle, 1 could hardly walk. f
Adverbial clause'da be + adjective
kullanılmışsa, bu yapıyı being + adjective ya da sadece adjective
biçiminde kısaltabiliriz.
Because she is responsible for opening the
office, she has to be there early.
Being responsible for opening the office, she has
to be there early.
Responsible for opening the office, she has to be there
early.
Olumsuz cümlelerde not doing/not
having done kullanılır.
Because I don't know her phone number,
I can't call her.
Not knowing her phone number, I can't call her.
Because she hadn't slept well the
night before, she felt tired in the morning.
Not having slept well the night before,
she felt tired in the morning.
Neden-sonuç ilişkisi bildiren cümlelerde, temel
cümleyle yan cümlenin özneleri farklıyken de kısaltma yapmak mümkündür. Ancak
kısaltmada her iki cümlenin de öznesini belirtmek gerekir. Örnekleri
inceleyiniz:
Because our car is broken-down, we
have been travelling to work by bus since last week.
Our car being broken-down, we have
been travelling to work by bus since last week.
As the weather was cold, we had
to cancel the picnic.
The weather being cold, we had to cancel the picnic.
The weather being cold, we had to cancel the picnic.
As the manager went abroad for a
conference, the assistant manager will preside over the
meeting.
The manager having gone abroad, the
assistant manager will preside over the meeting.
Because there was a serious accident on the
highway, we had to wait for a long time.
There being a serious accident on the highway, we
had to wait for a long time.
e)
Koşul cümlesi oluşturan bağlaçlardan if, unless, as
if, ve whether...or kısaltılmış yapıyla kullanılabilir.
If they were collected together, his
poems would fill a volume.
If collected together, his poems would
fill a volume.
Unless this case is explained
properly, it will continue to confuse people.
Unless explained properly, this case will
continue to confuse people.
She was speaking strangely, as if she was
trying to conceal something from us.
She was speaking strangely, as if trying
to conceal something from us.
f)
Çok yaygın
olmamakla birlikte, although da kısaltılmış yapıyla kullanılabilir.
Although their products are not as good as
ours, they are more expensive.
Although not as good as ours,
their products are more expensive.
(Bizimkiler kadar iyi olmadığı halde onların
ürünleri daha pahalı.)
Although it was constructed many years
ago, the building is still in good condition.
Although constructed many years ago, the building is
still in good condition.
5- CONTINUING THE SAME IDEA
Herhangi bir konuda belirttiğimiz bir görüşe ilave
yaparken "also" anlamında moreover, furthermore, in
addition ve besides kullanırız. Bu sözcükler "ayrıca, yanı
sıra, ilaveten" anlamlarını verir. Bu yapıları kullanırken dikkat etmemiz
gereken nokta, önce belirttiğimiz ifade ile çelişmeyen görüşler ilave
etmcmizdir. Yani bir şeyin iyi bir özelliğini belirtmişsek, bir başka iyi
özelliğini ekleyebiliriz.
I want to rent that house. It's very large, with
four rooms.
Moreover, it has a wonderful sea view.
Furthermore,
In addition,
Besides,
Running a big car has certain disadvantages.
First of all, it's expensive to run because it uses
more petrol than the smaller models;
moreover, it's difficult to park.
furthermore,
in addition,
besides,
In
addition to ve besides,
preposition olarak kullanılır ve kendilerinden sonra isim gelir.
In
addition to her beauty, she has
intelligence and charm.
Besides
A well-balanced diet should contain other nutrients in
addition to/besides vitamins and proteins.
In addition
to/Besides working in an office during the day, she is attending evening classes to
improve her secretarial skills.
NOTE: Beside
ve besides arasındaki aynma dikkat ediniz.
Beside, "next to" anlamında bir preposition'dır.
Their house is beside the sea. (Onların evi
deniz kenarında.)
She sat beside me at the meeting. (O,
toplantıda benim yanımda oturdu.)
Besides, "ilaveten, yanı sıra" anlamını veren bir
preposition'dır.
tesekkur. pdf varmi?
YanıtlaSil